KVKK TARAFINDAN VERİLEN GÜNCEL KARARLAR
Veri sorumlusu sağlık firması tarafından eski çalışanı olan ilgili kişinin kişisel verilerinin rızası alınmaksızın aktarımı” hakkında Kişisel Verileri Koruma Kurulunun 11/02/2020 tarihli ve 2020/108 sayılı Karar Özeti
Karar Tarihi
|
:
|
11/02/2020
|
Karar No
|
:
|
2020/108
|
Konu Özeti
|
:
|
Veri sorumlusu sağlık firması tarafından eski çalışanı olan ilgili kişinin kişisel verilerinin rızası alınmaksızın aktarımı hakkında
|
Kuruma intikal eden şikayette özetle;
- İlgili kişinin sağlık alanında faaliyet gösteren veri sorumlusu şirket bünyesinde belirli tarihler arasında çalıştığı ve çalışma ilişkisini veri sorumlusu ile mutabık kalarak sonlandırmak suretiyle başka bir şirkette işe başladığı,
- İlgili kişinin yeni işe başladığı şirketin yetkilileri ile yapılan toplantıda, veri sorumlusu tarafından ilgili kişinin çocuklarının ve eşinin uzun bir süredir Almanya’da yaşadıkları ve ilgili kişinin de bu ülkeye taşınacağı, Türkiye’de fazla kalmayacağı gibi bilgilerin kendileri ile paylaşıldığı, ayrıca, ilgili kişinin aldığı maaş, prim ve özel ödeme koşullarına riayet etmeksizin veri sorumlusu eski çalıştığı şirketten ayrıldığı gibi iddiaların kendilerine iletildiği belirtilerek ilgili kişinin cevabının talep edildiği,
- İlgili kişi hakkındaki bu bilgilerin veri sorumlusu eski çalıştığı şirket tarafından talep olmaksızın, ilgili kişinin yeni işe başladığı şirkete önce telefon ardından iki adet e-posta vasıtasıyla aktarıldığının öğrenildiği,
- Bunun üzerine konuyla ilgili olarak veri sorumlusu şirkete ihtarname gönderildiği, ilgili kişinin yeni çalışmaya başladığı şirketin bir talebi olmamasına rağmen ilgili kişinin ailesi ve veri sorumlusu ile olan maddi ilişkilerinin, veri sorumlusu tarafından söz konusu şirkete aktarılmasına esas teşkil eden bir sebep bulunmaması veya ilgili kişinin çıkarları ve makul beklentilerinin göz önüne alınmamasının, bu konuda herhangi bir haklı gerekçeye dayanılmamasının, “hukuka ve dürüstlük kurallarına uygun olma” ilkesine aykırılık teşkil ettiği, yine söz konusu şirket ile ilgili kişinin açık rızası olmaksızın kişisel verilerinin paylaşılmasındaki amacın anlaşılamadığı ve tüm şartlar göz önüne alındığında hukuken korunan meşru bir amaç güdülmediğinin de aşikâr olduğu, bu durumun “belirli, açık ve meşru amaçlar için işlenme ilkesi” ile uyumlu olmadığı, Kişisel Verilerin Korunması Kanununun (Kanun) 8 inci maddesinde ilgili kişinin açık rızası olmaksızın kişisel verilerin üçüncü kişilere aktarılamayacağının hüküm altına alındığı, bu kapsamda ilgili kişinin kendisi ve ailesine ilişkin kişisel verilerinin üçüncü kişilerle paylaşılmasına yönelik açık veya zımni rızasının bulunmadığı,
- İlgili kişinin rızası alınmaksızın yapılan bu veri aktarımının veri sorumlusu tarafından Kanunun 5 inci maddesinde sayılan kişisel veri işleme şartlarından “ilgili kişinin kendisi tarafından alenileştirilmiş olma” koşuluna dayandırıldığı, ancak ilgili kişinin rızası olmaksızın paylaşılan kişisel verilerin ilgili kişi tarafından herhangi bir şekilde kamuoyuna açıklanmış yani ilgili kişi tarafından alenileştirilen ve böylelikle herkes tarafından bilinebilecek hale getirilmiş bir bilgi niteliğini haiz olmadığı, söz konusu yeni işe başladığı şirket yetkililerinin ilgili kişinin çocukları ve eşinin yurt dışında yaşayıp yaşamadıklarını ve özel ödeme koşullarına ilişkin veri sorumlusu eski şirketin iddialarını teyit etmeye yönelik sorular sormalarının da söz konusu kişisel verilerin aleni olmadığının ve herkesçe bilinmediğinin göstergesi olduğu, ayrıca alenileştirmenin gerçekleştirilebilmesi için alenileştirme iradesinin varlığının gerektiği ancak ilgili kişinin bu yönde bir iradesinin bulunmadığı,
- Öte yandan Kanunun 12 nci maddesi kapsamında, veri sorumlusunun Kanunun kendisine yüklediği sorumluluklara aykırı davranarak, kişisel verilere erişme yetkisi olanlar tarafından yetkilerin kötüye kullanılması ile işlenme amacı dışında ilgili kişinin ve ailesinin kişisel verilerini üçüncü kişilerle paylaşması suretiyle Kanunu ihlal ettiği ve bu ihlallerin gerçekleşmesini önlemek için uygun güvenlik düzeyini temin etmeye yönelik gerekli herhangi bir teknik ve idari tedbir almadığı belirtilerek, konuya ilişkin gerekli yaptırımların uygulanması talep edilmiştir.
Başlatılan inceleme çerçevesinde söz konusu iddialara ilişkin veri sorumlusundan (eski işveren) savunması istenilmiş olup, alınan cevabi yazıda özetle;
- İlgili kişinin hem veri sorumlusuna hem de Kuruma yaptığı başvuru dikkate alındığında şirketlerinin olağan iş süreçlerine ilişkin veri işlemesine yönelik bir uyuşmazlık bulunmadığı, şikâyet konusunun eski çalışana (ilgili kişiye) ilişkin kişisel verilerin yeni işvereni ile paylaşılıp paylaşılmadığı ve paylaşılmış ise bu paylaşımın hukuki gerekçesi üzerinde toplandığı,
- Bu kapsamda, ilgili kişinin yeni işvereni ile gerçekleştirdiği toplantıda gündeme gelen; eşinin ve çocuklarının yurtdışında yaşadığı ve kendisinin de bu ülkeye taşınacağı, ilgili kişinin maaş ve özel ödeme koşullarına riayet etmeksizin veri sorumlusu bünyesinden ayrıldığı şeklindeki bilgilerin neredeyse hiç birinin veri sorumlusu tarafından yeni işveren ile paylaşılmadığı,
- Pek çok sektörde olduğu gibi ilgili sektörde de yer alan insanların birbirlerini tanıdığı, sektörde yer alan şirketlere veya çalışanlara ilişkin gelişmelerin insanlar arasında konuşulabildiği, bu minvalde ilgili kişinin kendisi ile ilgili bilgileri sektörde yer alan diğer insanlara aktarmış olabileceği de göz önünde bulundurulduğunda; söz konusu toplantıda ilgili kişiye yöneltilen soruların, bu sorulara dayanak oluşturan verilerin ve bu verilerin kimden ne şekilde elde edildiğinin veri sorumlusunun bilgisi dâhilinde olmadığı, söz konusu verilerin şirketleri tarafından yeni işverene sağlandığı iddiasının tahmine dayalı ve şirketlerini zan altında bırakan bir iddia olduğu, ilgili kişi tarafından bu iddiaların gerçekliğini ortaya koyacak bilgi ve belgelerin tereddütsüz bir şekilde sunulması gerektiği,
- Bununla birlikte; ilgili kişinin yeni şirketinde çalışmaya başladığına ilişkin duyurunun yeni işveren şirketin kurumsal hesabından duyurulduğu, söz konusu duyuruda ilgili kişinin daha önce veri sorumlusu bünyesinde direktör seviyesinde çalıştığı bilgisine yer verildiğinin fark edildiği, bu verilerin ilgili kişinin kendi iradesiyle ve iradesine uygun olarak alenileştirilen ve bu vesileyle tüm tarafların bilgisinde olan bilgiler olduğu, ancak bu bilginin gerçeği yansıtmadığı, ilgili kişinin veri sorumlusu nezdinde hiçbir dönemde bu seviyede üst düzey bir pozisyonda çalışmadığı, bu nedenle ilgili kişinin gerçeğe aykırı beyanlarının sebep olduğu bu durumdan yeni işverenin e-posta yoluyla haberdar edildiği,
- Veri sorumlusu tarafından yeni işveren ile paylaşıldığı belirtilen bu bilgiler (ilgili kişinin şirketlerinde daha önce direktör seviyesinde çalışmadığı ve işten ayrılış sebebi) dışında ilgili kişiye ilişkin kişisel verilerin yeni işvereni ile paylaşılmasının söz konusu olmadığı,
- İlgili kişinin, veri sorumlusunun adını kullanarak etik olmayan, hukuka ve gerçeğe aykırı bir bilgi ile işvereni nezdinde kendisi lehine haksız bir menfaat sağlaması, veri sorumlusunun haklarını ve menfaatlerini ihlal etmesi nedeniyle; ilgili kişinin yeni işvereni ile yapılan bilgi paylaşımı ile yalnızca gerçeğe aykırı olarak beyan edildiği anlaşılan hususların açıklığa kavuşması, bu durumun düzeltilmesi ve hukuki etkilerinin ortadan kaldırılmasının amaçlandığı,
- İlgili kişinin yeni işvereni ile sınırlı bir veri paylaşımı olduğu ve bu bilgi paylaşımının yapılmasında;
- Veri sorumlusunun adı kullanılarak etik olmayan, hukuka ve gerçeğe aykırı bilginin düzeltilmesi ve ihlalin kaldırılması bakımından şirketleri için,
- Gerçeğe aykırı beyan ile menfaat temini nedeni ile mevzuattan kaynaklanan haklarının kullanılabilmesi bakımından yeni işveren için,
- Gerçeğe aykırı beyan ile menfaat elde edilemeyeceği ve bu durumun aykırılık olarak kabul edilmesi bakımından
- kamusal anlamda korunmaya değer daha üstün bir menfaat bulunduğu,
- Söz konusu üçüncü kişilere veri aktarımının hukuki dayanağını Kanunun 5 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasında belirtilen kişisel veri işleme şartlarından “(e) bir hakkın tesisi, kullanılması veya korunması için veri işlemenin zorunlu olması” ve “(f) ilgili kişinin temel hak ve özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla veri sorumlusunun meşru menfaatleri için veri işlemesinin zorunlu olması” nın oluşturduğu,
- Veri sorumlusu tarafından alınan idari ve teknik tedbirlere yönelik açıklamalar kapsamında; bünyelerinde irtibat kişisinin atandığı, veri envanterinin hazırlandığı, kişisel verilerin korunmasına yönelik farkındalığı arttırmak için veri sorumlusu içerisinde tüm çalışanlara eğitimler verildiği, konuyla ilgili çok sayıda politika ve dokümanın hayata geçirildiği, savunma ekinde de yer verilen idari ve teknik tedbirler listesinde yer alan pek çok tedbirin uygulandığı ifadelerine yer verilmiştir.
Konuya ilişkin yapılan incelemede, Kişisel Verileri Koruma Kurulunun 11/02/2020 tarihli ve 2020/108 sayılı Kararı ile,
- İlgili kişi ve veri sorumlusu (eski işveren) arasında üçüncü kişilere veri aktarımından kaynaklanan şikâyetin temelini, ilgili kişinin eski işyerinde çalıştığı son iş pozisyonunu yeni işyerine yönetici pozisyonu olan “Etik Direktörü” olarak belirtmek suretiyle yanlış beyanda bulunması, ayrıca eski işyerine işten ayrılma sebebini yurtdışına taşınması olarak ifade etmesinin oluşturduğu,
- İlgili kişinin “çocuklarının ve eşinin uzun bir süredir yurtdışında yaşadıkları ve ilgili kişinin de bu ülkeye taşınacağı, Türkiye’de fazla kalmayacağı gibi bilgilerin paylaşıldığı, ayrıca, ilgili kişinin veri sorumlusundan aldığı maaş, prim ve özel ödeme koşullarına riayet etmeksizin veri sorumlusu bünyesinden ayrıldığı” iddialarını doğrulayacak herhangi bir bilgi, belge ve benzeri dokümanın ilgili kişi tarafından Kuruma sunulmadığı, yalnızca veri aktarımının telefon görüşmesi ve iki adet e-posta ile gerçekleştiği bilgisinin verildiği,
- Söz konusu e-posta yazışmalarının, şikâyet edilen veri sorumlusu tarafından savunma yazısı ekinde sunulmuş olduğu ve yazışmalardan, yalnızca ilgili kişinin eski işvereni şirkette hangi tarihler arasında hangi iş pozisyonlarında çalıştığı ve yeni işverenin ilgili kişinin işten ayrılma nedenine ilişkin soruya cevaben ailevi nedenlerden dolayı yurtdışına taşınacağı bilgisinin verildiğinin anlaşıldığı,
- İlgili kişinin eski işyerinde çalıştığı tarihler ve iş pozisyonları ile işten ayrılma sebebine ilişkin olarak, veri sorumlusu ile yeni işvereninin İnsan Kaynakları Departmanları arasında e-posta yazışmaları yoluyla sınırlı bir veri aktarımının yapıldığının anlaşıldığı,
- İlgili kişinin veri sorumlusuna ayrılma nedenini “ailevi sebeplerden dolayı yurtdışına taşınma” ve yeni işverenine de daha önce çalıştığı iş pozisyonunu “Etik Direktörü” olarak beyan etmiş olması dikkate alındığında; her iki işverenin de yanlış bilgilerle yanıltılmış olması nedeniyle, veri sorumlusunun bu bilgilerle ilgili düzeltme yapmasının kişinin makul beklentisine aykırı olmadığı ve temel hak ve hürriyetlerini de ihlal etmediği sonucuna varıldığı,
- Ayrıca veri sorumlusu tarafından ilgili kişinin şirketlerinde çalıştığı iş pozisyonuna ilişkin gerçeği yansıtmayan bilginin düzeltilmesi, şirket itibarının korunması, şirketlerinin adı kullanılarak yanlış bilgi üzerinden menfaat temin edilmesinin önlenmesi, gerçeğe aykırı beyandan ötürü şirket alacağının tahsil edilmesi yönünde hukuki sürecin başlatılması, ilgili kişinin daha önce çalıştığı işyerindeki iş pozisyonu için yeni işverenini yanıltması sonucunda yeni işverenin mevzuattan kaynaklanan haklarını kullanabilmesi ve iş yaşamında dürüstlük ve etik ilkelerin teşvik edilmesi amacıyla gerçekleştirilen söz konusu veri aktarımının hukuki gerekçesinin, Kanunun 5 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (f) bendinde öngörülen “ilgili kişinin temel hak ve özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla, veri sorumlusunun meşru menfaatleri için veri işlenmesinin zorunlu olması.” kişisel veri işleme şartına dayandığı kanaatine varıldığı,
- Diğer taraftan yeni işvereninin, ilgili kişinin kendi şirketlerinde işe başlamasına ilişkin kurumsal web sitesinde yaptığı duyuruda, ilgili kişinin yeni görevi, eğitim durumu ve daha önce çalıştığı işyerleri ve iş pozisyonlarının belirtildiği, yapılan web araştırması sonucunda, yeni işveren tarafından alenileştirilen bu bilgilerin ilgili kişinin kendisi tarafından da profesyonel sosyal iletişim ağı hesabında herkesin erişimine açık bir şekilde alenileştirildiğinin belirlendiği, bu doğrultuda veri sorumlusu tarafından ilgili kişinin açık rızası alınmaksızın gerçekleştirilen veri aktarımının Kanunun 5 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (d) bendinde öngörülen “ilgili kişinin kendisi tarafından alenileştirilmiş olma” kişisel veri işleme şartına uygun olduğunun değerlendirildiği,
- Veri aktarımı olarak gerçekleşen söz konusu veri işleme faaliyetinin; yanlış bilginin düzeltilmesi gibi haklı bir gerekçeye dayandığı, veri aktarımının amacının belirli, açık ve meşru olduğu ve belirtilen amaç ile sınırlı olduğu ve ilgili kişi tarafından iddia edildiği üzere “hukuka ve dürüstlük kurallarına uygun olma” ve “belirli, açık ve meşru amaçlar için işlenme ilkesi” ne aykırılık teşkil etmediğinin değerlendirildiği,
- Ayrıca 4857 sayılı İş Kanununun 25/II-a maddesi gereğince “işçinin iş sözleşmesi yapıldığı sırada bu sözleşmenin esaslı noktalarından biri için gerekli vasıflar veya şartlar kendisinde bulunmadığı halde bunların kendisinde bulunduğunu ileri sürerek yahut gerçeğe uygun olmayan bilgiler veya sözler söyleyerek işvereni yanıltması”nın haklı nedenle derhal fesih sebebi olarak hüküm altına alındığı, yine aynı Kanunun 426 ncı maddesinde “İşveren, işçinin isteği üzerine her zaman, işin türünü ve süresini içeren bir hizmet belgesi vermekle yükümlüdür. İşçinin açıkça istemde bulunması hâlinde, hizmet belgesinde onun iş görmedeki becerisi ile tutum ve davranışları da belirtilir. Hizmet belgesinin zamanında verilmemesinden veya belgede doğru olmayan bilgiler bulunmasından zarar gören işçi veya işçiyi işe alan yeni işveren, eski işverenden tazminat isteyebilir.” hükümlerinin yer aldığı,
- Bu hükümler her ne kadar doğrudan yeni işvereni ve çalışanı ilgilendiriyor gibi görünse de, eski işveren için de talep olmasına gerek olmaksızın sorumluluk doğurduğu kanaatine varılmış olup veri sorumlusunun eski çalışanının kendi şirketinde çalıştığı iş pozisyonuyla ilgili yanlış bilgiyi düzelterek yeni işvereni bilgilendirme sorumluluğu hissetmesinin, makul ve olağan bir davranış olduğu sonucuna ulaşıldığı,
- Diğer taraftan iş etiği açısından bakıldığında, aynı sektörde faaliyet göstermelerinin doğal sonucu olarak, veri sorumlusunun eski çalışanı hakkındaki yanlış bilgiden haberdar olduğu halde doğru bilgiyi yeni işvereni ile paylaşmamasının ahlak, iyi niyet ve dürüstlük kurallarına da uygun olmayacağının değerlendirildiği,
- İlgili kişinin “kişisel verilere erişme yetkisi olanlar tarafından yetkilerini kötüye kullanmak suretiyle ve işlenme amacı dışında ilgili kişinin ve ailesinin kişisel verilerini üçüncü kişilerle paylaşarak Kanunu ihlal ettiği ve bu ihlallerin gerçekleşmesini önlemek için uygun güvenlik düzeyini temin etmeye yönelik gerekli herhangi bir teknik ve idari tedbir almadığı” yönündeki iddiası dikkate alındığında; e-posta yazışmaları yoluyla gerçekleşen veri aktarımının eski işveren ile yeni işverenin insan kaynakları müdürleri arasında yapılması ve insan kaynakları departmanının temel görevlerinden birisinin de kişilerin özlük dosyalarını tutmak olması nedeniyle veri sorumlusunun Kanunun 12 inci maddesi uyarınca veri güvenliğine ilişkin yükümlülüklerini ihlal etmediği değerlendirmelerinden hareketle;
- Şikâyete konu kişisel veri işleme faaliyetinin hem kişisel verilerin korunması hem de iş mevzuatının ilgili maddelerine aykırılık teşkil etmediği, veri sorumlusu tarafından gerçeği yansıtmayan bilginin düzeltilmesi, şirket itibarının korunması, şirket adı kullanılarak yanlış bilgi üzerinden menfaat temin edilmesinin önlenmesi, ilerde oluşabilecek hukuki etkilerinin ortadan kaldırılması, iş yaşamında dürüstlük ve etik ilkelerin teşvik edilmesi amacıyla gerçekleştirildiği belirtilen söz konusu veri aktarımının Kanunun “Kişisel verilerin işlenme şartları” başlıklı 5 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (f) bendi uyarınca “ilgili kişinin temel hak ve özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla veri sorumlusunun meşru menfaatleri için veri işlemesinin zorunlu olması” kişisel veri işleme şartına dayandığı, bu kapsamda Kanunun “Kişisel verilerin aktarılması” başlıklı 8 inci maddesi kapsamında söz konusu veri aktarımının hukuka aykırı bir veri işleme olmadığı sonucuna varıldığından veri sorumlusu hakkında herhangi bir müeyyide uygulanmasına yer olmadığına,
- Bununla birlikte Kanunun “İlgili kişinin hakları” başlıklı 11 inci maddesi uyarınca, ilgili kişinin kişisel verilerinin rızası dışında üçüncü kişilere aktarımına ilişkin talebinin veri sorumlusu tarafından yeterli düzeyde karşılanamadığı, bu çerçevede ilgili kişinin talebi doğrultusunda “belirli tarihler arasında veri sorumlusu İnsan Kaynakları Departmanı çalışanları tarafından kanunlarda açıkça öngörülmesi ve Kanun kapsamında veri sorumlusunun hukuki yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için zorunlu olması durumları haricinde, ilgili kişiye ait kişisel verilerin ilgili kişinin açık rızası dışında herhangi bir iletişim aracı vasıtasıyla herhangi bir gerçek ve/veya tüzel kişiye aktarılıp aktarılmadığı; böyle bir aktarım yapıldıysa, yapılan bu aktarımın hangi amaçla yapıldığını, aktarımın içeriğini, aktaran ve aktarılan kişileri de gösterir orijinal metnin kopyasını içeren bilgi, belge vb. dokümanın” Kuruma sunulduğu üzere ilgili kişiye de sunulması ve akabinde söz konusu bilgi, belge vb. dokümanın ilgili kişiye sunulduğuna dair Kuruma bilgi verilmesi hususunda veri sorumlusunun talimatlandırılmasına karar verilmiştir.
“İlgili kişinin eski çalışanı olduğu şirketi devralan veri sorumlusu şirket tarafından kanuna aykırı veri işleme faaliyetinde bulunulması” hakkında Kişisel Verileri Koruma Kurulunun 08/10/2020 tarihli ve 2020/769 sayılı Karar Özeti
Karar Tarihi
|
:
|
08/10/2020
|
Karar No
|
:
|
2020/769
|
Konu Özeti
|
:
|
İlgili kişinin eski çalışanı olduğu şirketi devralan veri sorumlusu şirket tarafından Kanuna aykırı veri işleme faaliyetinde bulunulması
|
İlgili kişinin Kuruma intikal eden şikayetinde özetle; eski çalışanı olduğu şirketin, başka bir şirkete bütün borç, ödev ve yükümlülükleri ile devrolduğu ancak kişisel verilerin elde edilmesi sırasında tarafına herhangi bir aydınlatma yapılmadığı, veri sorumlusu devralan şirketin internet sitesinde sunulan aydınlatma metninin açık ve belirli olmayan muğlak ifadeler içerdiği, şahsına ilişkin özlük dosyasında sağlık verilerinin de bulunduğu ve 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununun 6 ncı (Kanun) maddesi uyarınca bu veri işleme faaliyeti için açık rızasının alınmadığı, öte yandan Kanunun 11 inci maddesi kapsamındaki haklarına ilişkin başvurusuna karşılık veri sorumlusunun cevabında yer alan kişisel verileri saklama sürelerine ilişkin 10 yıllık sürenin geçersiz olduğu ve İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliği uyarınca 15 yıl saklanması gerektiği, ayrıca veri sorumlusu tarafından kendisine gönderilen ticari elektronik iletiler aracılığıyla herhangi bir hukuka uygunluk sebebi olmaksızın kişisel verilerinin işlendiği iddia edilerek veri sorumlusu hakkında gereğinin yapılması talep edilmiştir.
Konuya ilişkin yapılan inceleme neticesinde Kişisel Verileri Koruma Kurulunun 08/10/2020 tarihli ve 2020/769 sayılı Kararı ile;
- Kanunun “Kişisel Verilerin İşlenme Şartları” başlıklı 5 inci maddesinin birinci fıkrasında kişisel verilerin ilgili kişinin açık rızası olmaksızın işlenemeyeceği, ikinci fıkrasında ise Kanunlarda açıkça öngörülmesi, fiili imkânsızlık nedeniyle rızasını açıklayamayacak durumda bulunan veya rızasına hukuki geçerlilik tanınmayan kişinin kendisinin ya da bir başkasının hayatı veya beden bütünlüğünün korunması için zorunlu olması, bir sözleşmenin kurulması veya ifasıyla doğrudan doğruya ilgili olması kaydıyla, sözleşmenin taraflarına ait kişisel verilerin işlenmesinin gerekli olması, veri sorumlusunun hukuki yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için zorunlu olması, ilgili kişinin kendisi tarafından alenileştirilmiş olması, bir hakkın tesisi, kullanılması veya korunması için veri işlemenin zorunlu olması ve ilgili kişinin temel hak ve özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla, veri sorumlusunun meşru menfaatleri için veri işlenmesinin zorunlu olması şartlarından birinin varlığı hâlinde, ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın kişisel verilerin işlenmesinin mümkün olduğu hükümlerinin yer aldığı,
- Diğer taraftan, Kanunun “Özel Nitelikli Kişisel Verilerin İşlenme Şartları” başlıklı 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi veya diğer inançları, kılık ve kıyafeti, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği, sağlığı, cinsel hayatı, ceza mahkûmiyeti ve güvenlik tedbirleriyle ilgili verileri ile biyometrik ve genetik verilerinin özel nitelikli kişisel veri olduğunun belirtildiği, aynı maddenin ikinci fıkrasında özel nitelikli kişisel verilerin ilgilinin açık rızası olmaksızın işlenmesinin yasaklandığı, bununla birlikte üçüncü fıkrada da özel nitelikli kişisel verilerin açık rıza aranmadan işlenebileceği diğerin haller sayıldığı, buna göre sağlık verilerinin ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbi teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından açık rıza aranmaksızın işlenebileceğinin belirtildiği, 4 üncü fıkrada ise özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesinde, ayrıca Kurul tarafından belirlenen yeterli önlemlerin alınması şartının da getirildiği,
- İlgili kişinin kişisel verilerinin elde edilmesi sırasında tarafına herhangi bir aydınlatma yapılmadığı iddiasına ilişkin olarak veri sorumlusu tarafından verilen yanıtta veri sorumlusunun ilgili kişilerle hukuki ilişkilerinin sürmekte olduğu ve/veya doğrudan üçüncü taraflar vasıtasıyla temas etmekte olduğu faaliyetler bakımından 6698 sayılı Kanun uyarınca aydınlatma ve açık rıza alınmasına ilişkin yükümlülükler doğrultusunda uyumlaştırmaların gerçekleştirildiği ancak Şirketin aktif bir hukuki ilişki içerisinde olmadığı, ilgili mevzuatlar kapsamındaki saklama yükümlülükleri ile sınırlı olarak veri işleme faaliyeti gerçekleştirdiği eski çalışanlar bakımından aydınlatma yükümlülüğünün gerçekleştirilmesinin pratikte mümkün olmadığının belirtildiği,
- Veri sorumlusunun aydınlatma yükümlülüğünü düzenleyen Kanunun 10 uncu maddesi uyarınca kişisel verilerin elde edilmesi sırasında veri sorumlusu veya yetkilendirdiği kişinin, ilgili kişilere; veri sorumlusunun ve varsa temsilcisinin kimliği, kişisel verilerin hangi amaçla işleneceği, işlenen kişisel verilerin kimlere ve hangi amaçla aktarılabileceği, kişisel veri toplamanın yöntemi ve hukuki sebebi, 11 inci maddede sayılan diğer hakları konusunda bilgi vermekle yükümlü olduğu, ilgili kişinin şikayet başvurusu ve veri sorumlusunun cevabi yazısından anlaşıldığı üzere ilgili kişinin kişisel verilerinin 2014-2015 yıllarında işlendiği, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununun 07.04.2016 itibariyle yürürlüğe girdiği, bu çerçevede söz konusu tarihler itibariyle Kanunun yürürlüğe girmemiş olması sebebiyle kişisel verilerin elde edilmesi sırasında aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmesinin de mümkün olmadığı sonucuna varıldığı,
- 4857 sayılı İş Kanununun 75 inci maddesinin “İşveren çalıştırdığı her işçi için bir özlük dosyası düzenler. İşveren bu dosyada, işçinin kimlik bilgilerinin yanında, bu Kanun ve diğer kanunlar uyarınca düzenlemek zorunda olduğu her türlü belge ve kayıtları saklamak ve bunları istendiği zaman yetkili memur ve mercilere göstermek zorundadır.” hükmünü haiz olduğu,
- 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun ‘Prim belgeleri ve işyeri kayıtları’ başlıklı 86 ncı maddesinde “İşveren, işyeri sahipleri; işyeri defter, kayıt ve belgelerini ilgili olduğu yılı takip eden yıl başından başlamak üzere on yıl süreyle, kamu idareleri otuz yıl süreyle, tasfiye ve iflâs idaresi memurları ise görevleri süresince, saklamak ve Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilen memurlarınca istenilmesi halinde onbeş gün içinde ibraz etmek zorundadır.” şeklinde düzenlemenin yer aldığı,
- İşverenin çalışanlarının özlük dosyalarını düzenlemesi bakımından veri sorumlusu sıfatını haiz olduğu, bu kapsamda İş Kanunu ve Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamındaki yükümlülükleri dolayısıyla veri işleme faaliyetinin gerçekleştirildiği, söz konusu veri işleme faaliyetinin Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan ‘kanunlarda açıkça öngörülme’ ve aynı fıkranın (ç) bendinde yer alan ‘veri sorumlusunun hukuki yükümlülüğünün yerine getirilebilmesi için zorunlu olması’ şartlarına dayanılarak gerçekleştirildiği sonucuna varıldığı,
- İlgili kişinin açık rızası olmaksızın sağlık verilerinin işlenmesine ilişkin olarak;
- Çalışanlara ait sağlık verisi içeren kayıtların kişisel sağlık dosyalarında saklanmakta olduğu, kişisel sağlık dosyalarının yalnızca sır saklama yükümlülüğü altında bulunan iş yeri hekiminin erişimi ile sınırlı olarak saklanmakta olduğu ve Şirketin sistemlerinde kayıtlı olmadığı,
- İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmeliğin “İşyeri Hekiminin Yükümlülükleri” başlıklı 11 inci maddesinde “İşyeri hekimleri, bu Yönetmelikte belirtilen görevlerini yaparken, işin normal akışını mümkün olduğu kadar aksatmamak ve verimli bir çalışma ortamının sağlanmasına katkıda bulunmak, işverenin ve işyerinin meslek sırları, ekonomik ve ticari durumları hakkındaki bilgiler ile çalışanın kişisel sağlık dosyasındaki bilgileri gizli tutmakla yükümlüdürler.” hükmü uyarınca iş yeri hekimlerinin sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişilerden olduğu,
- Aynı Yönetmeliğin “İşyeri Hekimlerinin Görevleri” başlıklı 9 uncu maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendinde yer aldığı üzere iş yeri hekiminin sağlık gözetimi kapsamında yapılacak işe giriş ve periyodik muayeneler ve tetkikler ile ilgili olarak çalışanları bilgilendirmek ve onların rızasını alma, çalışanların yapacakları işe uygun olduklarını belirten işe giriş ve periyodik sağlık muayenesi ile gerekli tetkiklerin sonuçlarını yönetmelik ekinde verilen örneğe uygun olarak düzenleme ve işyerinde muhafaza etme görevlerinin bulunduğu,
- Öte yandan Kanunun 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında sağlık verilerinin ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbi teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından açık rıza aranmaksızın işlenebileceğinin düzenlendiği,
- Kanunun 6 ncı maddesinin dördüncü fıkrasında ise özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesinde, ayrıca Kurul tarafından belirlenen yeterli önlemlerin alınması şartının bulunduğu, bu kapsamda “Özel Nitelikli Kişisel Verilerin İşlenmesinde Veri Sorumlularınca Alınması Gereken Yeterli Önlemler" ile ilgili Kişisel Verileri Koruma Kurulunun 31/01/2018 tarihli ve 2018/10 sayılı Kararı çerçevesinde yeterli önlemlerin belirlendiği
hususları dikkate alınarak Kurul tarafından özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesinde veri sorumlularınca alınması gereken yeterli önemler alınmak suretiyle mevzuatta öngörülen görevleri kapsamında iş yeri hekimi tarafından sağlık verisinin işlenmesinin mümkün olduğu değerlendirmelerinden hareketle
- Şikayet dilekçesi ve veri sorumlusunun cevaplarından ilgili kişinin kişisel verilerinin 2014-2015 yıllarında işlendiğinin anlaşıldığı, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununun 07.04.2016 itibariyle yürürlüğe girdiği, bu çerçevede söz konusu tarihler itibariyle Kanunun yürürlüğe girmemiş olması sebebiyle kişisel verilerin elde edilmesi sırasında aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmesinin de mümkün olmadığı, dolayısıyla bu hususta Kanun kapsamında yapılacak bir işlem bulunmadığına,
- İşverenin çalışanlarının özlük dosyalarını düzenlemesi bakımından veri sorumlusu sıfatını haiz olduğu, bu kapsamda İş Kanunu ve Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamındaki yükümlülükleri dolayısıyla veri işleme faaliyetinin gerçekleştirildiği, söz konusu veri işleme faaliyetinin Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan ‘kanunlarda açıkça öngörülme’ ve aynı fıkranın (ç) bendinde yer alan ‘veri sorumlusunun hukuki yükümlülüğünün yerine getirilebilmesi için zorunlu olması’ şartlarına dayanarak gerçekleştirildiğine,
- İlgili kişinin açık rızası olmaksızın sağlık verilerinin işlenmesine ilişkin olarak; İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmeliğin “İşyeri Hekiminin Yükümlülükleri” başlıklı 11 inci maddesi hükmü uyarınca iş yeri hekimlerinin sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişilerden olduğu, aynı Yönetmeliğin “İşyeri Hekimlerinin Görevleri” başlıklı 9 uncu maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendinde yer aldığı üzere çalışanların yapacakları işe uygun olduklarını belirten işe giriş ve periyodik sağlık muayenesi ile gerekli tetkiklerin sonuçlarını yönetmelik ekinde verilen örneğe uygun olarak düzenleme ve işyerinde muhafaza etme görevlerinin bulunduğu, 6698 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca özel nitelikli kişisel veriler arasında sayılan sağlık verilerini içermesi sebebiyle gerek çalışan gerekse de eski çalışanlarına ait kişisel sağlık dosyalarının yalnızca sır saklama yükümlülüğü altında bulunan iş yeri hekiminin erişimi ile sınırlı olarak saklanmakta olduğunun beyan edildiği ve ilgili kişinin kişisel verilerinin güvenliğinin sağlanmadığına yönelik bir iddiası olmadığı hususları dikkate alınarak Kurul tarafından belirlenen özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesinde veri sorumlularınca alınması gereken yeterli önlemler alınmak suretiyle mevzuatta öngörülen görevleri kapsamında iş yeri hekimi tarafından sağlık verisinin işlenmesinin mümkün olduğuna,
- İlgili kişinin ticari elektronik ileti gönderilmek suretiyle kişisel verilerinin hukuka aykırı işlendiği iddiasına ilişkin olarak herhangi bir somut delile rastlanılamadığından bu aşamada Kurum tarafından yapılacak herhangi bir işlem bulunmadığına karar verilmiştir.
“İlgili kişinin bir kargo şirketine karşı açtığı işe iade davasında, kişisel verisi olan kamera görüntülerinin kargo şirketi tarafından mahkemeye sunulması” hakkında Kişisel Verileri Koruma Kurulunun 25/06/2020 tarihli ve 2020/494 sayılı Karar Özeti
Karar Tarihi
|
:
|
25/06/2020
|
Karar No
|
:
|
2020/494
|
Konu Özeti
|
:
|
İlgili kişinin bir kargo şirketine karşı açtığı işe iade davasında, kendisine ait kamera görüntülerinin kargo şirketi tarafından mahkemeye sunulması
|
Kuruma intikal eden şikayette; ilgili kişinin veri sorumlusu kargo şirketi nezdinde çalıştığı, iş akdinin sonlandırılmasından sonra açtığı işe iade davasının görülmesi sırasında veri sorumlusunun ilgili kişiye ait kamera görüntülerini mahkemeye sunduğu, kamera görüntülerinin 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (Kanun) kapsamında kişisel veri niteliğini haiz olduğu ve Kanunun 5 inci maddesi uyarınca kişisel verilerin ilgili kişinin açık rızası olmadan işlenemeyeceği, bu hususa ilişkin olarak ilgili kişinin bir açık rıza beyanının bulunmadığı, konuya yönelik olarak veri sorumlusuna yapılan başvuruya cevaben veri sorumlusu tarafından ilgili kişinin kişisel verilerinin önceden ilgili kişi tarafından imzalanmış bir bilgilendirme metni kapsamında işlendiğinin belirtilmiş olmasına rağmen kendisinin böyle bir açık rıza beyanının bulunmadığı belirtilerek veri sorumlusu kargo şirketi nezdinde Kanun kapsamında gerekli yaptırımların uygulanarak hukuka aykırı olarak elde edilen kişisel verilerin silinmesi talep edilmiştir.
Şikayet dilekçesi ekinde yer alan veri sorumlusu tarafından ilgili kişiye verilen cevapta; ilgili kişinin daha önceden imzaladığı bilgilendirme metni kapsamında aktarma merkezinde kamera kaydının yapıldığına ilişkin ilgili kişinin bilgilendirildiği, veri sorumlusu tarafından kamera kayıtlarının ilgili kişinin imzaladığı bu aydınlatma bildirimine istinaden hukuken geçerli sebeplere dayanılarak işlendiği, söz konusu kamera görüntülerinin ilgili kişinin çalışma arkadaşına hakaret içerikli sözlerde bulunarak fiziksel şiddet uygulaması sonucu iş akdinin feshedilmesine ilişkin delil olarak mahkemeye sunulduğu belirtilmiştir.
Konuya ilişkin yapılan değerlendirme neticesinde, Kişisel Verileri Koruma Kurulunun 25/06/2020 tarihli ve 2020/494 sayılı kararı ile,
- Kanunun amacının; kişisel verilerin işlenmesinin disiplin altına alınması ile temel hak ve özgürlüklerin korunması, kişinin mahremiyet hakkı ile bilgi güvenliğinin korunması ve ayrıca kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişilerin yükümlülükleri ile uyacakları usul ve esasları düzenlemek olduğu,
- Kanunun kapsamına ilişkin 2 nci maddesi uyarınca; Kanun hükümlerinin, kişisel verileri işlenen gerçek kişiler ile bu verileri tamamen veya kısmen otomatik olan ya da herhangi bir veri kayıt sisteminin parçası olmak kaydıyla otomatik olmayan yollarla işleyen gerçek ve tüzel kişiler hakkında uygulanacağı,
- Kanunun “Tanımlar” başlıklı 3 üncü maddesinde; “kişisel veri”nin, kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgi; “ilgili kişi”nin kişisel verisi işlenen gerçek kişi, “veri sorumlusu”nun kişisel verilerin işleme amaçlarını ve vasıtalarını belirleyen, veri kayıt sisteminin kurulmasından ve yönetilmesinden sorumlu olan gerçek veya tüzel kişi; “kişisel verilerin işlenmesi”nin ise kişisel verilerin tamamen veya kısmen otomatik olan ya da herhangi bir veri kayıt sisteminin parçası olmak kaydıyla otomatik olmayan yollarla elde edilmesi, kaydedilmesi, depolanması, muhafaza edilmesi, değiştirilmesi, yeniden düzenlenmesi, açıklanması, aktarılması, devralınması, elde edilebilir hale getirilmesi, sınıflandırılması ya da kullanılmasının engellenmesi gibi veriler üzerinde gerçekleştirilen her türlü işlem olarak tanımlandığı,
- Kanunun 5 inci maddesinde kişisel verilerin işlenme şartlarına yer verilmiş olduğu; buna göre maddenin (1) numaralı fıkrasında, kişisel verilerin ilgili kişinin açık rızası olmaksızın işlenemeyeceğinin, (2) numaralı fıkrasında ise kanunlarda açıkça öngörülmesi, fiili imkânsızlık nedeniyle rızasını açıklayamayacak durumda bulunan veya rızasına hukuki geçerlilik tanınmayan kişinin kendisinin ya da bir başkasının hayatı veya beden bütünlüğünün korunması için zorunlu olması, bir sözleşmenin kurulması veya ifasıyla doğrudan doğruya ilgili olması kaydıyla, sözleşmenin taraflarına ait kişisel verilerin işlenmesinin gerekli olması, veri sorumlusunun hukuki yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için zorunlu olması, ilgili kişinin kendisi tarafından alenileştirilmiş olması, bir hakkın tesisi, kullanılması veya korunması için veri işlemenin zorunlu olması, ilgili kişinin temel hak ve özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla, veri sorumlusunun meşru menfaatleri için veri işlenmesinin zorunlu olması hallerinden birinin varlığı halinde, ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın kişisel verilerinin işlenmesinin mümkün olduğunun hükme bağlandığı,
- Kanunun “Genel İlkeler” başlıklı 4 üncü maddesinde, kişisel verilerin ancak bu Kanunda ve diğer kanunlarda öngörülen usul ve esaslara uygun olarak işleneceği hükme bağlandıktan sonra, kişisel verilerin işlenmesinde uyulması zorunlu ilkelere yer verildiği ve buna göre, kişisel verilerin ancak; “a) Hukuka ve dürüstlük kurallarına uygun olma, b) Doğru ve gerektiğinde güncel olma, c) Belirli, açık ve meşru amaçlar için işlenme, ç) İşlendikleri amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olma ile d) İlgili mevzuatta öngörülen veya işlendikleri amaç için gerekli olan süre kadar muhafaza edilme” ilkelerine uygun işlenebileceği,
- İlgili kişinin Kuruma ilettiği şikayet başvurusundan, bahsi geçen kamera görüntülerinin ilgili kişinin çalışma arkadaşına hakaret içerikli sözlerde bulunarak fiziksel şiddet uygulaması sonucu iş akdinin haklı nedenle feshedildiğine dair delil olmak üzere işveren vekili tarafından mahkemeye sunulduğunun anlaşıldığı,
- Veri sorumlusu tarafından ilgili kişinin başvurusuna cevap olarak iletilen ihtarname örneğinde, ilgili kişinin imzaladığı kişisel veriler hakkında bilgilendirme metni gereğince aktarma merkezinde kamera kaydı alındığına ilişkin olarak ilgili kişiye bilgilendirme yapıldığı, ilgili kişinin imzaladığı bu aydınlatma bildirimine göre veri sorumlusunca kamera kayıtlarının hukuken geçerli sebeplere dayanılarak işlendiği ve Kanunun 5 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (e) bendindeki; “Bir hakkın tesisi, kullanılması veya korunması için veri işlemenin zorunlu olması” hukuki sebebi uyarınca taraflar arasında görülen işe iade davasında, iş akdinin haklı nedenle fesih sebebinin kanıtlanması amacıyla mahkemeye sunulduğunun açıklandığı,
- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Dava dilekçesinin içeriği” başlıklı 119 uncu maddesinin;
“(1) Dava dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:
a) Mahkemenin adı.
b) Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri.
c) Davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası.
ç) Varsa tarafların kanuni temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, soyadı ve adresleri.
d) Davanın konusu ve malvarlığı haklarına ilişkin davalarda, dava konusunun değeri.
e) Davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri.
f) İddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği.
g) Dayanılan hukuki sebepler.
ğ) Açık bir şekilde talep sonucu.
h) Davacının, varsa kanuni temsilcisinin veya vekilinin imzası.
(2) Birinci fıkranın (a), (d), (e), (f) ve (g) bentleri dışında kalan hususların eksik olması hâlinde, hâkim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verir. Bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması hâlinde dava açılmamış sayılır.”
hükmünü haiz olduğu,
- 6100 sayılı Kanunun “Cevap dilekçesinin içeriği” başlıklı 129 uncu maddesinde;
“(1) Cevap dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:
a) Mahkemenin adı.
b) Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri; davalı yurt dışında ise açılan dava ile ilgili işlemlere esas olmak üzere yurt içinde göstereceği bir adres.
c) Davalının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası.
ç) Varsa, tarafların kanuni temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, soyadı ve adresleri.
d) Davalının savunmasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri.
e) Savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği.
f) Dayanılan hukuki sebepler.
g)Açık bir şekilde talep sonucu.
ğ) Davalının veya varsa kanuni temsilcisinin yahut vekilinin imzası.
(2) 121 inci madde hükmü cevap dilekçesi hakkında da uygulanır.”
hükmünün yer aldığı,
- Bu kapsamda Kuruma iletilen şikayet başvurusundan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu uyarınca hangi unsurları barındırması gerektiği belirlenen cevap dilekçesinde veri sorumlusunun savunmaya yönelik dayandığı vakıaları beyan dilekçesiyle mahkemeye sunduğunun anlaşıldığı, bu çerçevede Kanunun 8 inci maddesine uygun olarak Kanunun 5 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (e) bendindeki; “Bir hakkın tesisi, kullanılması veya korunması için veri işlemenin zorunlu olması” hukuki sebebi uyarınca söz konusu kamera kaydının mahkemeye sunulmasının hukuka uygun bir veri işleme faaliyeti olduğu,
- İlgili kişinin veri sorumlusu kargo şirketi tarafından açık rızası alınmaksızın kamera kaydının alındığı iddiası karşısında; veri sorumlusunun daha önceden, ilgili kişinin imzaladığı kişisel veriler hakkında bilgilendirme metni gereğince aktarma merkezinde kamera kaydı alındığına ilişkin olarak ilgili kişiye bilgilendirme yapıldığı, ilgili kişinin imzaladığı bu aydınlatma bildirimine göre veri sorumlusunca kamera kayıtlarının hukuken geçerli sebeplere dayanılarak işlendiği” beyanı çerçevesinde değerlendirme yapıldığında; veri sorumlusunun ilgili kişinin açık rızasının alındığını tevsik edici belgeyi sunmadığı, ancak veri sorumlusunun kargo şirketi olduğu göz önüne alındığında; Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulunun 2016/DK – YED/517 sayılı kararı ile onaylanan “Posta Gönderilerine İlişkin Güvenlik Tedbirlerine Yönelik Usul ve Esaslar” düzenlemesinin “Posta gönderilerinin görüntüleme cihazları ile kontrolü” başlıklı 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, “Hizmet sağlayıcılarının posta gönderilerini kabul merkezlerinde kamera sistemi kurularak kayıtlar, gerektiğinde ilgili mercilere sunulmak üzere en az bir (1) ay süreyle saklanır.” hükmü gereğince veri sorumlusu kargo şirketinin, Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan; “Kanunlarda açıkça öngörülmesi” hukuki sebebine uygun olarak işleme yaptığı değerlendirmelerinden hareketle, söz konusu şikayet ile ilgili olarak Kanun kapsamında yapılacak bir işlem bulunmadığına karar verilmiştir.
“İlgili kişilerin kişisel verileri olan banka hesap hareketlerinin, mevduat bilgilerinin, para yatırma ve çekme işlemlerinin açık rızaları olmaksızın vergi müfettiş yardımcısı tarafından hukuka aykırı olarak işlenmesi” hakkında Kişisel Verileri Koruma Kurulunun 13/02/2020 tarihli ve 2020/120 sayılı Karar Özeti
Karar Tarihi
|
:
|
13/02/2020
|
Karar No
|
:
|
2020/120
|
Konu Özeti
|
:
|
İlgili kişilerin kişisel verileri olan banka hesap hareketlerinin, mevduat bilgilerinin, para yatırma ve çekme işlemlerinin açık rızaları olmaksızın vergi müfettiş yardımcısı tarafından hukuka aykırı olarak işlenmesi
|
Kuruma intikal eden şikayet dilekçesinde özetle; ilgili kişilerin çalışmakta olduğu mükellef kurum hakkında Vergi Müfettiş Yardımcısı tarafından yapılmış olan bir vergi incelemesi sonucunda düzenlenen “Vergi Tekniği Raporunda” (Rapor) kendileri ile ilgili bir vergi incelemesi olmamasına rağmen şahıslarına ait kişisel veri olan banka hesap hareketlerinin, mevduat bilgilerinin, para yatırma ve çekme işlemlerinin rızaları olmaksızın hukuka aykırı olarak işlendiği belirtilerek, veri sorumlusu ile ilgili olarak 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (Kanun) kapsamında gereğinin yapılması talep edilmiştir.
Bu kapsamda, başlatılan inceleme çerçevesinde veri sorumlusu Bakanlıktan şikâyete konu Raporda adı geçen şikâyetçilerin yapılan vergi incelemesinin konusu olup olmadığı; şikâyetçilerin şahıslarının vergi incelemesinin konusu olmamasına rağmen banka hesap hareketlerine, mevduat bilgilerine, para yatırma ve çekme işlemlerine bakılmış olması halinde bunun hangi yasal gerekçelerle yapıldığı hususlarının açıklanması istenilmiştir. Veri sorumlusundan alınan cevabi yazıda;
- Vergi Denetim Kurulu Maltepe Küçük ve Orta Ölçekli Mükellefler Grup Başkanlığının görevlendirme yazılarında, mükellef şirketin 2012 ila 2016 yılları arası ihracat teslimleri nedeniyle KDV iadesi yönünden incelenmesinin istendiği,
- Herhangi bir hazine zararı doğmaması adına kapsamlı bir araştırma yapıldığı ve yapılan araştırmada, mükellefin banka hesaplarında normal hayata ve ticari icaplara uymayan şekilde, banka şubesinden yüklü miktarlarda elden para yatırma işlemlerinin tespit edildiği; söz konusu işlemleri mükellefin 0 ortağı olan şahıs ve bu şahıs tarafından kurumu temsile vekil tayin edilen şikayetçi ilgili kişilerin gerçekleştirdiği,
- İlgili kişiler tarafından yatırılan paraların yine aynı gün içinde çek keşide edilmek suretiyle borcun ödenmesinde kullanıldığı; yapılan araştırmada, çekin mükellef şirket tarafından borçluya verildiği gün birçok firma tarafından, tek elden çıkmış gibi ciro edildiği ve aynı gün para yatırılan banka şubesinden, herhangi bir mükellefiyeti olmayan alakasız kişiler tarafından tahsil edildiğinin tespit edildiği,
- Ciro silsilesinde yer alan firmalar hakkında olumsuz tespitler bulunması üzerine 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3 üncü maddesi gereğince olayın gerçek mahiyetini ortaya çıkarmak üzere 178 sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 39 uncu maddesi ile 31/10/2011 tarihli ve 28101 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Vergi Denetim Kurulu Yönetmeliğinin 80 inci maddesine dayanılarak hazırlanan “Vergi İncelemeleri ile İlgili Bilgi Taleplerinde Uyulacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönerge”nin 6 ncı maddesi hükmü gereğince ilgili kişilerin, sadece mükellef kurumun çek ödemesi olarak kullandığı bankalarda bulunan hesapları hakkında bilgi talebinde bulunulduğu,
- Banka hesaplarının incelenmesi neticesinde şüphelerin yerinde olduğunun görüldüğü, mükellef şirketin çekleri tahsil edilir iken, tahsil edilen tutarlar bazında, ilgili kişiler tarafından şahsi banka hesaplarına kimi zaman aynı tutar kimi zaman ise farklı tutarların geri yatırıldığının tespit edildiği ve pek çok çekin tahsilatı sırasında ilgili kişilerin aynı şubede bulunup işlem gerçekleştirdiğinin anlaşıldığı,
- Bakanlık Vergi Müfettişlerinin, yürüttükleri vergi incelemeleri ile ilgili bilgi istemelerinin esas olduğu, müfettiş tarafından istenen bilgilerin gerek mükellef şirket tarafından adı geçen iki şahsa vekâlet verilmesi gerek incelenen mükellefin işlemlerinde önemli bir yer teşkil etmesi nedenleriyle, incelemenin dışına çıkılması ve ilgisiz kişilerin banka hesaplarının istenmesi anlamını taşımadığı, diğer bir deyişle yapılan işlemin yasal olduğu ifadelerine yer verilmiştir.
Konuya ilişkin yürütülen inceleme neticesinde Kişisel Verileri Koruma Kurulunun 13/02/2020 tarih ve 2020/120 sayılı Kararı ile,
- 213 sayılı Vergi Usul Kanununun (213 sayılı Kanun) “Vergi Kanunlarının uygulanması ve ispat” başlıklı 3 üncü maddesinin B fıkrasına göre, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin her türlü işlemin yemin dışındaki her türlü delille ispatlanabileceği, olayın özelliğine göre mutat olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfetinin iddia edende olduğu
- 213 sayılı Kanunun “İncelemeye yetkililer” başlıklı 135 inci maddesine göre vergi incelemesinin; vergi müfettişleri, vergi müfettiş yardımcıları, ilin en büyük mal memuru veya vergi dairesi müdürleri tarafından yapıldığı,
- Benzer şekilde, 213 sayılı Kanunun “İncelemede uyulacak esaslar” başlıklı 140 ıncı maddesinin yedinci fıkrası çerçevesinde vergi raporlarının hukuka aykırı olmaması bakımından katı ve çok aşamalı prosedürlerin öngörüldüğü,
- Yine, anılan maddenin on birinci fıkrasının; “Bu maddede belirlenen esaslar çerçevesinde, vergi incelemelerinde uyulacak diğer usul ve esaslar, komisyonların teşekkülü ile çalışma usul ve esasları ve Merkezi Rapor Değerlendirme Komisyonu tarafından doğrudan değerlendirmeye tabi tutulacak vergi inceleme raporlarının tutarları, Maliye Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle belirlenir.” hükmünü; 178 sayılı “Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”nin “Bakanlığın düzenleme görev ve yetkisi” başlıklı 39 uncu maddesi ise; “Bakanlık, kanunla yerine getirmekle yükümlü olduğu hizmetleri tüzük, yönetmelik, tebliğ, genelge ve diğer idari metinlerle düzenlemekle görevli ve yetkilidir.” hükmünü amir olduğu,
- Anılan düzenlemelere dayanılarak yayımlanan “Vergi İncelemelerinde Uyulacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik”in (Yönetmelik) amacının, vergi incelemelerinde uyulacak usul ve esasları düzenlemek olduğu, Yönetmeliğin “Vergi inceleme görevinin verilmesi” başlıklı 6 ncı maddesi uyarınca;
“(1) Vergi inceleme görevi yazı ile verilir. İnceleme görevi yazılarında; nezdinde inceleme yapılacak kişilere ve konulara ilişkin bilgilere, incelemenin türüne, gerekçesine, dönemine ve süresine ilişkin hususlara yer verilir. İnceleme görev yazısı ekinde yer alan belgeler, elektronik ortamda inceleme yapmaya yetkili olanlara gönderilebilir.
(…)
(3) Vergi incelemesi, sadece inceleme görev yazısında belirtilen konu ve döneme ilişkin olarak yapılır. İnceleme konusu ve dönemi ile ilgili olmayan herhangi bir hususa ilişkin mükelleften bilgi ve belge talebinde bulunulamaz. Yürütülmekte olan incelemeler sırasında, görevlendirme yazısında belirtilenden farklı bir konu veya döneme ilişkin eleştiriyi gerektiren hususların tespiti durumunda söz konusu durum inceleme görevini verenlere bildirilir. Görevlendirme yazısında yer alan inceleme konusuna giren tespitlerin, bu yazıda yer almayan farklı vergi türlerine ilişkin olarak da rapor yazılmasını gerektirmesi durumunda, bu husus yeni bir görevlendirme gerektirmez.
(4) Yürütülmekte olan incelemeler sırasında farklı bir mükellef nezdinde inceleme yapılma ihtiyacı duyulduğunda durum gerekçeleri ile birlikte bağlı olunan birime bildirilir. (…)” hükmünün düzenlendiği,
- Diğer bir deyişle, vergi incelemesi esnasında görevlendirmede yer alandan farklı bir konu veya döneme ilişkin eleştiriyi gerektiren hususlar tespit edilirse, herhangi bir yeni görevlendirmeye gerek olmaksızın bu durum inceleme görevini verene bildirilerek o konuya ilişkin araştırma yapılabileceği, kaldı ki, Vergi Müfettiş Yardımcısı tarafından düzenlenen cevabi yazıda yapılan kişisel veri işleme faaliyetinin inceleme kapsamında kaldığının ifade edildiği,
- Yönetmeliğin “İnceleme tutanakları” başlıklı 16 ncı maddesinde;
“MADDE 16 – (…)
(4) Tutanakta yer alan hususların vergi kanunları karşısında yapılması muhtemel işlemler bakımından ispatlama vasıtası olduğu ve yapılması muhtemel işlemlerin neler olduğu mükellefe izah edilir.
(5) Vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlar, ilgilileri tutanakları imzalamaları için zorlayamazlar. İlgililer tutanakları imzalamaktan çekindikleri takdirde tutanakta bahis konusu edilen olaylar ve hesap durumlarını ihtiva eden defter ve belgeler, nezdinde inceleme yapılandan rızasına bakılmaksızın alınır ve inceleme neticesinde tarh edilen vergiler ve kesilen cezalar kesinleşinceye kadar geri verilmez. İlgililer her zaman bu tutanakları imzalayarak defter ve belgeleri geri alabilirler.
(6) Suç delili olan defter ve belgeler mükellefin rızasına bakılmaksızın alıkonulur. (…)” hükmüne yer verildiği,
- Bu kapsamda, mükellef tutanakları imzalamaktan imtina etse dahi tutanakta yer alan olayları ve hesap durumlarını içeren defter ve belgelerin mükellefin rızası olmaksızın alıkonulacağı, benzer şekilde, suç delili niteliğinde olan defter ve belgelerin de mükellefin rızası olmaksızın alıkonulabileceği,
- Öte yandan, Yönetmeliğin 17 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde “vergilendirme ile ilgili olaylar ve/veya hesap durumları”nın vergi inceleme tutanaklarında yer alacağı hususunun da düzenlendiği,
- Söz konusu Rapor bakımından yapılan işlemlerin kişisel veri işleme faaliyeti olduğu ve bu kapsamda Bakanlığın veri sorumlusu; vergi müfettiş yardımcısının ise Bakanlığın çalışanı olduğu, Kanunun 5 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasında; kişisel verilerin ilgili kişinin açık rızası olmaksızın işlenemeyeceği; (2) numaralı fıkrasında belirtilen şartlardan birinin varlığı halinde ise, ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın kişisel verilerinin işlenmesinin mümkün olduğunun hükme bağlandığı, vergi incelemesine ilişkin olarak bu incelemenin amacı ve gerçekleştirilmesine yönelik 213 sayılı Kanunda ve ilgili Yönetmelikte detaylı düzenlemelere yer verildiği, bu çerçevede, somut olay bakımından yapılan incelemede işlenen kişisel verilerin Kanunun 5 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (ç) bendinde yer alan “Veri sorumlusunun hukuki yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için zorunlu olması” şartı kapsamında işlendiğinin değerlendirildiği,
- Öte yandan, Kanunun “İstisnalar” başlıklı 28 inci maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendinde kişisel veri işlemenin kanunun verdiği yetkiye dayanılarak görevli ve yetkili kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca, denetleme veya düzenleme görevlerinin yürütülmesi ile disiplin soruşturma veya kovuşturması için gerekli olması halinde, Kanunun veri sorumlusunun aydınlatma yükümlülüğünü düzenleyen 10 uncu, zararın giderilmesini talep etme hakkı hariç, ilgili kişinin haklarını düzenleyen 11 inci ve Veri Sorumluları Siciline kayıt yükümlülüğünü düzenleyen 16 ncı maddelerinin uygulanmayacağının hükme bağlandığı,
- Bu kapsamda incelemeye konu edilen yazı bağlamında Kanunun “İstisnalar” başlıklı 28 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (c) bendinin uygulanıp uygulanmayacağı değerlendirildiğinde kamu kurumu niteliğini haiz Bakanlığın, 213 sayılı Kanunun verdiği yetkiye dayanarak denetleme görevi kapsamında kişisel verileri işlediğinin anlaşıldığı, somut olayda veri işleme şartları bulunmakla birlikte kısmi istisna olarak sayılan Kanunun 28 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (c) bendinin uygulanacak olması dolayısıyla söz konusu kişisel veri işleme faaliyetleri bakımından Kanunun veri sorumlusunun aydınlatma yükümlülüğünü düzenleyen 10 uncu, veri sorumluları siciline kayıt yükümlülüğünü düzenleyen 16 ncı ve zararın giderilmesini talep etme hakkı hariç, ilgili kişinin haklarını düzenleyen 11 inci maddelerinin uygulama alanı bulmayacağı ancak veri sorumlusunun Kanunun diğer hükümleri ile bağlı olacağı,
- Ayrıca, Kanunun “Genel ilkeler” başlıklı 4 üncü maddesinde ise, kişisel verilerin ancak bu Kanunda ve diğer kanunlarda öngörülen usul ve esaslara uygun olarak işlenebileceği ve kişisel verilerin işlenmesinde maddede; “a) Hukuka ve dürüstlük kurallarına uygun olma. b) Doğru ve gerektiğinde güncel olma. c) Belirli, açık ve meşru amaçlar için işlenme. ç) İşlendikleri amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olma. d) İlgili mevzuatta öngörülen veya işlendikleri amaç için gerekli olan süre kadar muhafaza edilme.” şeklinde sayılan ilkelere uyulmasının zorunlu olduğunun düzenleme altına alındığı, anılan madde hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, kişisel verilerin işlenmesinde her hal ve şartta Kanunun 4 üncü maddesinde sayılan genel ilkelere uyulmasının hukuki bir gereklilik olduğu,
- Bakanlığın cevabi yazısı ve eki evrakta, üç farklı görevlendirme yazısına istinaden, mükellef kurumun 2012 ila 2016 yılları arası ihracat teslimleri nedeniyle KDV iadesi yönünden incelenmesi sürecinde; mükellef kurumun banka hesaplarında normal hayata ve ticari icaplara uymayan şekilde, banka şubesinden yüklü miktarlarda elden para yatırma işlemlerinin gerçekleştirildiğinin ve bu işlemlerin de mükellef kurumun 0 ortağı olan şahıs tarafından kurumu temsile vekil tayin edilen ilgili kişiler tarafından gerçekleştirildiğinin tespit edilmesi üzerine, 213 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi gereğince olayın gerçek mahiyetini ortaya çıkarmak amacıyla, adı geçen kişilerin sadece mükellef kurumun çek ödemesi olarak kullandığı bankalarda bulunan hesaplarının inceleme sürecine dâhil edildiğinin belirtildiği, bu çerçevede, başvuran ilgili kişilerin kişisel verilerinin hukuka ve ölçülülük ilkesine uygun olarak işlendiği,
- 213 sayılı Kanunun “Vergi mahremiyeti” başlıklı 5 inci maddesi uyarınca vergi muameleleri ve incelemeleri ile uğraşan memurların görevleri dolayısıyla, mükellefin ve mükellefle ilgili kimselerin şahıslarına, muamele ve hesap durumlarına, işlerine, işletmelerine, servetlerine veya mesleklerine ilişkin olmak üzere öğrendikleri sırları veya gizli kalması lazım gelen diğer hususları ifşa edemeyecekleri ve kendilerinin veya üçüncü şahısların nef'ine kullanamayacakları hususunun hüküm altına alındığı, ayrıca, bahsi geçen yasağın bu kişiler görevlerinden ayrılsalar dahi devam edeceği de aynı hüküm altında vurgulandığı, ilgili düzenlemeden de görüleceği üzere, inceleme kapsamında mükellefle ilgili kimselerin hesap durumlarının elde edilebileceği gibi; bu görevi ifa eden memurların da konuya ilişkin sır saklama yükümlülüğü bulunduğu, başvuran ilgili kişilerin mükellef kurumun 0 ortağı olan kişi tarafından kendilerine vekâlet verilmesi suretiyle şirketi temsile haiz olmaları nedeniyle bu kişilerin “mükellefle ilgili kimseler” kapsamında değerlendirileceği, dolayısıyla, başvuranlara ait kişisel veri olan hesap numaralarının incelemeye konu olabileceği değerlendirmelerinden hareketle,
- Vergi Usul Kanunu ve sair mevzuat hükümleri de incelendiğinde, şikâyete konu veri işleme faaliyetinde; vergi incelemesi kapsamında mükellefle ilgili kimselerin hesap durumlarının elde edilebileceği, bu nedenle ilgili kişilerin mükellefin 0 ortağı tarafından kendilerine vekâlet verilmesi suretiyle şirketi temsile haiz olmaları nedeniyle bu kişilerin “mükellefle ilgili kimseler” kapsamında değerlendirilebileceğine, bu noktada tüm mükellef şirket çalışanlarının değil şirketi temsile yetkili kişilerin mükellefin çek ödemesi olarak kullandığı banka hesaplarıyla sınırlı olarak kişisel verilerinin işlenmesinin ölçülülük ilkesine uygun olduğuna, bu çerçevede, Kanunun 28 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (c) bendi uyarınca yapılan kişisel veri işleme faaliyetinin Kanunun 5 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (ç) bendi kapsamında veri sorumlusunun hukuki yükümlülüğü çerçevesinde yerine getirildiğine ve şikâyete konu kişisel verilerin açık rıza olmaksızın